, , , , , , , , ,

Yorum: K. J. Parker - Hınç (Engineer Trilogy, #1)


Kitabın Adı: Hınç
Yazarı: K. J. Parker
Yayınevi: April Yayınları
Orijinal Adı: Devices and Desires
Çeviri: Volkan Gürses
Basım Yılı: Aralık 2012, 1. Baskı
Sayfa Sayısı: 520

   April Yayıncılık tarafından incelemem için gönderilen bir kitaptı Hınç. Aslında kitabı, kitap tur kapsamında inceleyecektik fakat çeşitli nedenlerle iptal etmek zorunda kaldık. Bana göre, bunun en büyük nedenleri hem okuyacak çok kitabımızın olması hem de kitabın boyutu ve sayfa sayısı nedeniyle gittiğimiz her yerde yanımızda taşıyamayacak ve okuyamayacak olmamızdı. Herkesin bireysel olarak okuması kararını aldık ve ben de evde, zaman buldukça okumaya çalıştım :)
Devamı spoiler içerir.
    Farklı geçim kaynaklarına sahip, birçok ulusun bulunduğu bir dünya var. Feodal bir yapıya sahip olan ve etrafındaki yüksek surlarıyla ele geçirilmesi imkansız gözüyle bakılan Eremia Ülkesi'nin geçimi tarıma dayalı. Bir diğer devlet ise Vadani. Tek geçim kaynağı topraklarındaki gümüş madenleri olan bu ulus, diğer tüketim maddelerini dışarıdan sağlıyor. İçlerinde en ilkel olanı Cure Hardy adı verilen, çölde yaşayan ve birbirlerinden bağımsız birçok kabileden oluşmuş bir uygarlık. Bu uluslardan en güçlüsü kuruluş tarihi diğerlerine göre eskiye dayanmayan, teknolojiyi ve ticareti elinde tutan Mezentia Cumhuriyeti. Çeşitli yasalarla üretilecek malların sınırları çizilmiş bu ülkede yasaya karşı gelen ölümle cezalandırılıyor. Ziani Vaatzes, bu ülkede yaşayan bir mühendis ve fabrikada ustabaşı olarak yaşamını sürdürüyor. Fakat kızı için yaptığı mekanik oyuncağın malzemeleri, Şartname'de belirtilen sınırlar içinde olmadığından Şartname'yi ihlal ettiğine karar verilip ölüm cezasına çarptırılıyor. Şansın da yardımıyla idam edileceği gün şehirden kaçmayı başarıyor. Sonrasında ise tesadüfen kendi ülkesiyle savaştan çıkmış bir Eremia ordusuna denk geliyor. Eremia'ya sığınan Vaatzes, bütün dengeleri değiştirecek bir intikam planı hazırlıyor.
   Kitaba başlamadan önce biraz ön yargım vardı. Savaşın daha baskın olduğu konular bana pek hitap etmiyor. Kitaba istemeyerek başlasam da ilerledikçe konuyu benimsemeye, kitabı sevmeye başladım.
   Başlarda, yerleri ve isimleri çok karıştırmıştım. Kitapta harita bulunmadığından şehirleri ve ülkeleri haritadaki yerlerine pek oturtamadım. Ama ilerledikçe bazı isimler ve şehirler oturmaya başladı. 
   Yazar kurguyu, en ince ayrıntısına kadar belirlemiş. Başlarda bu durum bir başarı gibi görünse de okudukça beni biraz rahatsız etmeye başladı. Kitapta, geçen her şeyin ayrıntısı yok tabii ki; ana kahramanın hazırladığı intikam planıyla ilişkili ne varsa bunların ayrıntıları yazılmış. Fakat kitabın sonlarına doğru bu ayrıntılar gereksiz gibi göründü gözüme. Ayrıntılar, bu intikam planının çok hassas ve özenle hazırlandığını gösteriyor olabilir fakat aynı zamanda planın amacını anlamayı güçleştiriyor ve kitabın akıcılığını bozuyor. 
   Fazla ayrıntı dışında olumsuzluk olarak nitelendirdiğim diğer şey kitabın boyutlarıydı. Hınç, normal bir kitaptan -hem en hem de boy olarak- daha büyük. Kalın kitapları severim fakat boyutları normal kitaplara oranla büyük/küçük kitapları pek tercih etmem. Taşınması zor olduğu için her yerde okuyamam, bu da okuma hevesime balta vurur.
   Başka bir olumsuzluk göremedim ben, geri kalan her şey gayet güzeldi. Özellikle kitabın kapağının kabartmalı oluşuna sevindim. Çeviri kitaplarda orijinal kapak kullanılması taraftarıyım ama bu kapak da hoş ;)
   Kısacası, beklediğimden biraz daha iyi bir kitap okumuş sayılırım. İntikam planı kafamda hâlâ tam olarak şekillenemedi, bu yüzden seriye devam etme ihtimalim yüksek. Romantizmin dozunun az, savaşın çok olduğu fantastik kitapları sevenlere Hınç'ı tavsiye ederim ^_^

Kitaptan küçük bir alıntı:
Bir tiyatro oyununun seyircileri arasında oturmuş, iki yüz yıl önce yazılmış bir dramı izliyor gibiydi. İstediği kadar itiraz edebilirdi ama gelmekte olan sözleri değiştirmek için yapabileceği hiçbir şey yoktu.
-Sayfa 441



ARKA KAPAK


post signature
Paylaş:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder