, , , , , , , , ,

Yorum: Meltem Lian Özüt - İhanetini Fısılda

Tür: Aşk, Gerilim, Gizem, Türk Edebiyatı
Goodreads Puanı: 4,00 (3 oy)
Orijinal Adı: -
Yayınevi: Dex Yayınları
Çeviri: -
Basım Yılı: 2015
Sayfa Sayısı: 428
"Ahh birtanem, keşke şimdi gözlerini açabilsen ve her şey yoluna girse."
Ben zaten uyanığım ve seni duyabiliyorum!

Tıpkı bir ölü gibi hareketsiz yatıyordu Berrak. Herkes onun için sonun geldiğine inanıyordu.
Biri hariç...

Berrak dünyaca ünlü bir modeldi, kıskanılacak bir hayatı vardı.

Ve bir gece trafik kazası geçirdi. Kendine geldiğinde dört gün geçmişti, her şeyi duyabiliyordu ama kimse bunun farkına varmıyordu.

Bir süre sonra garip, psişik bir güç keşfetti zihninin karanlıklarında...

Ve ardından kapılar aralandı...
büyük ihanetler aydınlandı...
Şu ana kadar okuduğum tüm kitapları toplasam, okuduğum Türk yazarların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Gerek okumayı yabancı yazarlarla sevdiğim için gerekse fantastik, bilim kurgu gibi ilgili olduğum türlerde Türk yazarlarının başarılı kitaplarına neredeyse hiç denk gelmediğim için Türk yazarların yazdığı kitapları okumayı pek tercih etmiyorum. Bu yüzden, İhanetini Fısılda'ya da biraz çekinerek, beklentimi düşük tutarak başlamıştım. Ama kitap, umduğumdan daha iyi çıktı :)

Öncelikle kitaptaki ana sorun olduğunu düşündüğüm belirsizliğe değinmek istiyorum. Kitabın kurgusu beklediğimden daha ilginç ve iyiydi. Fakat, kitapta işlenen konuların zıtlığı biraz aklımı karıştırdı. Kitap, arka kapağında yazan tanıtım yazısıyla değerlendirildiğinde gizem, aşk türlerinde bir kitap olarak görülebilir. Fakat kitabın ikinci yarısından itibaren işin içine fantastik sayılabilecek bazı ögeler de giriyor. Neler olduğunu, spoiler potansiyeli olduğundan açıklamayacağım; sadece telepati gibi bir olayın olduğunu söyleyebilirim. Kurguda bu unsura yer verilmesi, benim aklımı bayağı bir karıştırdı; kitabın fantazyayı veya paranormali mi yoksa gerçekliği mi işlediğine karar veremedim. Kitabı okurken, kitabın hangi türden olduğuna göre karakterlerin neler yapabileceğini anlamaya çalışır ve kurgudan da beklentilerimi belirlerim. İhanetini Fısılda'daki bu tür belirsizliği, başta beni şaşırtsa da sonradan alıştım; hatta bu değişiklik merakımı arttırdı ve olayların nasıl bağlanacağını, kitabın türünün ne olacağını görmek için sayfaları hızla çevirdim. Ama kitabın ikinci yarısını ne beklediğimi bilmeden okudum ve bu yüzden ikinci yarıyı okurken, ilki kadar zevk alamadım.

Daha ilk sayfalarda doğrudan olaya girilmesi, kitabın yerinde bulduğum özelliklerinden. Ana karakter Berrak'ın komada olması, diğer karakterleri Berrak'ı ziyaretleri sırasında tanıyacağımız anlamına geleceği için bir giriş bölümüne gerek yoktu. Fakat bir yerden sonra tanınacak karakter kalmadığı ve heyecanı yüksek pek bir olay olmadığı için sadece Berrak'ın monologlarına yer verilmişti. Bu kısımlar dışında sıkılarak okuduğum bir bölüm yoktu kitapta; ortalara doğru aksiyonu biraz sönse de daha sonra bayağı bir yükseldi zaten :)

Kitapta basımdan kaynaklı birkaç yazım hatasının olduğunu da söylemeden geçmeyeyim. Birkaç da anlatım bozukluğu gözüme çarptı ama kendinizi kitaba kaptırdığınız takdirde bunları gözünüz görmez, muhtemelen :D Ayrıca kitabın basım kalitesini de eski Dex'lerle kıyasladığımda düşük buldum.

Kitabın bu bahsettiğim olumsuzlukları dışında bir eksiğini göremedim, aksine beklediğimden iyiydi aslında. Kurgu başarılıydı. Karakterlerin, olayların, mekanların, vs. betimlenmesinde bir eksiklik yoktu. Aksiyon ve heyecan ortalarda biraz düşse de daha sonra toparlandı. Belki son kısımlar, bu yaşanmışlıkların ağırlığına kıyasla biraz toz pembe kalmış olabilir; ama o kadarına da takılmıyorum. Kitabın tek büyük sorunu, bana göre, türündeki belirsizlikti. Böyle bir değişikliğin olacağına dair ipuçları kitabın tanıtım yazısında yer alsaydı, daha iyi olabilirdi. Sınırları belirleyip beklentimi ona göre ayarlardım ben de ve kitaptan daha çok keyif alırdım. Yine de, İhanetini Fısılda umduğumdan iyi çıktığı için mutluyum :) Bir de bu kitap, sanırım yazarın ilk kitabı; bunu da göz önüne alacak olursam yazarın iyi bir iş çıkardığını düşünüyorum ^_^



Yüzleşmek bir kayıp vermek gibidir; ölen kişinin bir daha hiç geri gelmeyeceğinin acı gerçekliğiyle hayata devam edebilme gücünü kendinde bulmak gibi. Canın ne kadar yanarsa yansın hiçbir şeyin artık eskisi gibi olamayacağını bilmek; bu şekilde ertesi gün doğan güneşe bakmak, gününü normal bir şekilde geçirmek ve acıkınca yemek, susadığında su içmek... tüm bunları elimizden geldiğince matemimizle yapıyorduk fakat gerçeklerle tamamen yüzleşmek o kayıplardan sonra gülümsediğin ilk saniyeydi.





post signature
Paylaş:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder