, , , , , , , ,

Yorum: Jim Butcher - Fırtına Büyücüsü (The Dresden Files, #1)

Tür: Gizem, Paranormal, Polisiye
Goodreads Puanı: 4,02 (173.010 oy)
Orijinal Adı: Storm Front
Yayınevi: İthaki Yayınları
Çeviri: Ulaş Apak
Basım Yılı: 2010
Sayfa Sayısı: 368
Harry Dresden işinin en iyisiydi.
Eh, teknik olarak o işi yapan tek kişiydi. Dolayısıyla Chicago Emniyet Müdürlüğü fanilerin yaratıcılığını ya da kapasitesini aşan bir vakayla karşılaştığında cevaplar almak için onun kapısını çalıyordu. Çünkü ‘günlük' dünya aslında tuhaf ve büyülü şeylerle dolup taşıyordu ve bunların büyük bölümünün insanlarla arası iyi değildi. İşte Harry burada devreye giriyordu. Sorun çıkaran tuhaf şeyleri enselemek için bir büyücü gerekiyordu.

Tek bir sorun vardı. Harry tabiri caizse sinek avlıyordu. Bu yüzden polis kara büyüyle işlenmiş bir çifte cinayet vakası için ondan yardım isteyince Harry'nin gözlerinde dolar işaretleri belirdi. Ama kara büyünün olduğu yerde onu yapan bir kara büyücü de vardır. Ve o kara büyücü Harry'nin ismini biliyordu. Olaylar işte o noktada... ilginçleşmeye başladı.

BÜYÜ. İNSANI ÖLÜME GÖTÜREBİLİR.

"Heyecan verici, iyi kurgulanmış, karmaşık, sürükleyici ve şaşırtacak kadar iyi bir ilk roman."
-Chris Bunch
Fırtına Büyücüsü'nü geçen sene fuardan almıştım. Biraz beklettikten sonra kitaba Yürüyen Ölüler'de Vali'nin gelişiyle birlikte verdiğim ara zamanında başladım ve  birkaç gün içinde bitirdim. Ardından serinin 2. ve 3. kitaplarını sipariş verdim ve gelir gelmez de onlara başlayıp bir solukta okudum :D

Fırtına Büyücüsü, paranormal bir polisiye; paranormal yanı büyücüler ve çeşitli yaratıklarla ağır bassa da olaylar daha çok polisiye türü üzerinden ilerliyor. Yani kurgusunun paranormal, olay örgüsünün ise polisiye üzerine oturtulduğu da söylenebilir.

Kurgu, ağırlıklı olarak Harry'nin çevresinde şekilleniyor ve geçmişi başta olmak üzere mesleği, özel hayatı ve günlük yaşamını içeriyor. Bunların içinde daha çok merak ettiğim geçmişi, ait olduğu büyü dünyası ve kuralları gibi konular kitapta oraya buraya serpiştirilmişti; tek bir bölümde her şey tüm açıklığıyla anlatılmıyordu. Ama bu, olumsuzluk olarak algılanmasın; aksine, ilerledikçe bilmediğim bu büyü dünyası ve onun kuralları hakkında topladığım bilgi kırıntılarını bir araya getirip birleştirmekten inanılmaz keyif aldım ben. Bu, daha fazlasını öğrenmek için sayfaları arka arkaya çevirmeme de neden oldu.

Kitapta bu farklı dünyaya ait çok fazla bilgi bulunmasa da arka planın zenginliğini kolayca hissediyorsunuz ki benim için önemli olan buydu. O farklı dünyanın zenginliği dışında temellerinin de sağlam olduğunu, birkaç ipucu sayesinde fark edebiliyorsunuz. Üstelik bunun yavaşça, bütün seriye yayılarak anlatılması başlı başına bir artı, benim gözümde. Her şey paragraf paragraf anlatılsaydı eminim ki seriye bu kadar kaptırmazdım kendimi. Aynı şekilde, kitapları arka arkaya bitirip daha fazlasını istemezdim.

Fırtına Büyücüsü'nde, bir serinin ilk kitabına göre daha çok olaylar ön plandaydı; paranormal yanına küçük bir bakış atsak da kitabı böylesine hızla bitirmemi sağlayan temel unsur polisiye ağırlıklı olan olay örgüsüydü. Odakta bir cinayet olsa da, Harry'nin özel olarak araştırdığı başka konular da bulunuyor. Bunların bir şekilde bu asıl olayla birleşmesini, kitabın sonunda her şeyin bir bulmacanın parçaları gibi bir araya gelmesini okumak tıpkı büyü dünyası hakkında bilgi toplarken olduğu gibi çok zevkliydi. Tek farkı, bağlantıların ince bir ustalıkla birbirine bağlandığını fark ederken hissettiğim şaşkınlıktı.

Olaylar ana karakter Harry'nin gözünden anlatılıyor; bu da Harry'nin kişiliğine ve mizah anlayışına fazlasıyla maruz kalacağımız anlamına geliyor ki benim bu konuda bir şikayetim yok :) Kendisinin olaylara bakış açısı alışılmadık, ayrıca oldukça aykırı bir kişiliğe sahip; mizah anlayışı ise daha çok okurlara hitap ettiği paragraflarda kendini gösteriyor. Favori karakterlerimden biri olma yolunda ilerliyor kendisi, ama bakalım...

Kitap feci sürükleyici ve seriyi bir kere benimsediniz mi sonraki kitaplara başlamak için yerinizde duramıyorsunuz. Bunun asıl nedeni akıcı olay örgüsü ve derin kurgusu olsa da, Harry gibi ilginç bir karakterin de payı büyük ;) Kendisiyle ve okuyucuyla kurduğu diyalogların mizahi yönü kuvvetli. Buna bir de kitabın dilinin sade ve anlaşılır olması eklenince, kitabı bir oturuşta okumak o kadar da zor olmuyor :D

Serinin The Dresden Files isimli bir de dizisinin bulunduğunu belirtmeliyim. Diziyi sonuna kadar izlemiş ve serinin ilk 3 kitabını okumuş biri olarak söyleyebilirim ki kitabı, dizisinden kat bet kat iyi! Dizi, seriden bağımsız olarak düşünülürse fena değil; fakat kitapla kıyaslamaya başlandığında arasındaki birçok farklılık ve eksiklik göze çarpmaya başlıyor. Bu yüzden önce diziyi izlediğim için seviniyorum ^_^ Diziye şimdi başlasaydım muhtemelen daha ilk bölümden izlemeyi bırakırdım.

Serinin sonraki iki kitabını da okumama rağmen onların yorumlarını girmeyi düşünmüyorum. Kitaplar sadece işledikleri konu bakımından farklılaşıyor; diğer her şeyi aynı. Bir de seri boyunca işlenen bir gizem var ki, her kitapla birlikte o sır perdesi bir tık yuları kalkıyor. Bu ikisi dışında kitaplar arasında değişen bir şey yok; aynı akıcılık ve aynı arka planı paylaşıyorlar. Seriye hemencecik alıştığımdan olsa gerek, üç kitabı da birkaç gün içinde keyifle okuyup bitirmiştim. Üçünün de benden tam puan aldığını ekleyeyim, unutmadan.

Kitabı ve seriyi çok sevdim ben. Hatta sanırım daha önce urban fantasy türündeki bir seriyi -kitabı değil, seriyi diyorum bakın- bu kadar çok sevmemiştim, benimsememiştim. Kurgu ve gerçeklik o kadar güzelce dengelenmiş, arka plan o kadar sağlam ki... Tabii, bir de Harry var ^_^ İthaki Yayınları kitapları çevirdikçe, bir bir alıp seriye devam etmeyi düşünüyorum :)



Paranoyak mıyım? Belki. Ama paranoyak olmanız, yüzünüzü yemek üzere olan görünmez bir iblis olmadığı anlamına gelmez.





post signature
Paylaş:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder