, , , ,

22. İzmir Kitap Fuarı


Kitap fuarının son gününden herkese merhaba :) Bu sene kitaplardan çok arkadaşlarla buluşma odaklı bir fuar macerası deneyimledim. Rahatsız olduğum için fuarda stand görevlisi olarak çalışamadım ve sadece bir gün boyunca, 29 Nisan'da fuardaydım. Yine de arkadaşlarla hasret giderebildiğim, listemdeki kitapları alabildiğim için mutluyum ^_^


Fuar ganimetlerim hiç bu kadar az olmamıştı sanırım :D Geçen seneki vurgunun yarısından çoğu kitaplığımda, okunmayı beklediği için bu sene çok fazla kitap almak istemedim. Ufak bir liste oluşturup fuara öyle gittim.

Sandmanler ve Ay Zalim Bir Sevgilidir, listemde olan kitaplardandı. Sandman'in 1. sayısı elimde olduğundan kalan iki tanesini aldım. Yakın zamanda, Sandmanleri arka arkaya okuyacağım bir mini şölen yapmayı planlıyorum ;)

Domingo'dan alınanlar listemde yoktu; Damla'nın aklıma girmesiyle, gün sonunda kendimizi tekrar standın önünde bulduk :D Aslında, Middlesex ile Aşk ve Gurur ve Zombiler'i uzun zamandır almak istiyordum. Domingo'nun fuara özel 3 kitap kampanyasını görünce yanlarına Kâhya ve Klara'yı da attım. Yazarın yıllar önce bir kitabını okumuş, beğenmiştim. Bu kitabının konusu hoşuma gidince alayım, dedim.

Kitapların üstündeki mini defterler ise Epsilon'dan. Game of Thrones'lu bu üçlü defter seti 10 liraydı. Onları da almış bulundum ^_^

NTV Yayınları'ndan da almak istediğim birkaç kitap vardı ama yayınevi bu sene fuarda yoktu. Onları bir ara alışveriş sitesinden alırım artık :)

post signature
Paylaş:
Devamını Oku
, , , , ,

Yorum: Doctor Who - 10. Sezon 1. Bölüm


Doctor Who yüzünden, dizi yorumları yazmaya geri dönüyorum galiba :D Bildiğiniz gibi birkaç gün önce, cumartesi gecesi Doctor Who'nun yeni sezonu başlamıştı. Ben de tadını çıkararak izlemek istediğimden diziyi ertesi güne bırakmıştım. Nitekim pazar günü, oynat düğmesine bastım ve arkama yaslandım. Bölümü o kadar çok sevdim ki 50 dakikanın nasıl geçtiğini anlamadım.



Devamı spoiler içerir.



Bölümün ana noktası, companionın tanıtılmasıydı. Bu yüzden bölümde işlenen olay, o kadar da ön planda değildi. Yine de senaryonun farklı bir çarpıcılığı olduğunu hissettim ben. Yaratıcılık açısından baktığımda, beni fazlasıyla tatmin ettiğini fark ettim. Zira yeni companionların tanıtıldığı bölümlerin çoğunun, yaratıcılık konusunda pek de iyi olduğu söylenemez. Geride kalan bir uzay gemisine ait yağ birikintisi hakkında, böyle farklı bir hikaye yazılması ise kesinlikle dikkatimi çekti. Ama, companion tanıtımından dolayı olsa gerek, olayın nedeni ve nasılı belirsiz bırakıldı. O yağın Dünya'yla etkileşimi ve geçmişiyle ilgili biraz daha bilgi sahibi olmak isterdim.


Gelelim yeni companion Bill Potts'a... Nasıl sevdim ben bu kızı, nasıl sevdim anlatamam :D Kendisinde hafif bir Donna'lık, biraz da Rose'luk gördüğüm için olsa gerek Bill'i izlerken çok keyif aldım. Dünyaya bakış açısı, renkli betimlemeleri ve yaptığı zeki çıkarımlarla kendisinde görünenden çok daha fazlasının olduğuna dikkat çekti. Bill, Doktor'a yönelttiği "doğru" sorularla bizden biri olduğu algısının güçlendiriyor. Tüm bunlar kendisinin o yerinde duramayan halleri, enerjisi, içtenliği, bilim kurguya olan ilgisi, bilinmeyene karşı duyduğu heyecan ve merakı ile birleşince ortaya tam da companionlık bir karakter çıkıyor. Bill Potts'u canlandıran Pearl Mackie'yi bu müthiş performansından dolayı tebrik etmeyi de unutmamak gerek ;)

Bill'in Rose'a benzerliğiyle ilgili daha kesin konuşmam gerekirse... Bill'i uyandıran alarmın, modern serinin ilk bölümünde Rose'un alarmıyla benzerlik göstermesinin bir tesadüf olduğunu düşünmüyorum ;) Doktor'un Rose'u yanlış yerde ve yanlış zamanda olmasıyla bulaştığı bir uzaylı sorunundan kurtarması gibi, Bill'i de buna benzer bir durumdan kurtarmasının bir tesadüften çok daha fazlası olduğunu düşünüyorum. Bu iki karakterin, okulu bırakıp çalışması ve kendileri çok küçükken birer ebeveynlerini kaybetmeleri gibi daha birçok ortak noktası var.

Bill'in tavırları, özellikle de Doktor'a verdiği tepkiler biraz Donna'yı anımsattı bana. Ağzının iyi laf yapışı olsun, Doktor'un uzaylı olduğu gerçeğiyle başa çıkma yöntemi olsun Bill'de Donna esintileri görmek mümkün ^_^ Donna'nın Doktor'a modern serideki diğer companionlardan farklı bakması gibi Bill'in de Doktor'u hoşlanacağı bir uzay gezgini olarak görmemesi hoşuma gitti açıkçası :) Rose'dan sonra Doktor'a o gözle bakan hiçbir companionı sevmedim, sevemedim... Bill, biraz da bu nedenle gözüme girdi :D Doktor-companion ilişkisinin romantik bir çekime çevrilmesini klişe buluyordum zaten. Senaristlerin Bill'de de bu çekimi denememeleri, bu ilişkinin sanırım en çok hoşuma giden ögesiydi. Romantizm dolu herhangi bir hareketin olmadığı, güven ve empatiye dayalı dostluğu en son 10th ve Donna'da izlemiştim diye hatırlıyorum. Benzer bir kimyayı 12th ve Bill'de de göreceğim için çok heyecanlıyım ^_^

Aynı şekilde, Doktor'un Bill'e verdiği cevaplarla bu bölümü Rose bölümüne fazlasıyla benzetiyorum. Özellikle de Doktor'un uzaydan gelmeyip herkes gibi bir gezegenden geldiği ve TARDIS'in başka bir dilde aynı baş harfleri oluşturmayacağı o diyalog var ya, bana 9th ve Rose'un Doktor'un uzaylı olmasına rağmen aksanının kuzeyli gibi çıkması ve bir sürü gezegenin kuzeyinin olması muhabbetinin döndüğü sahneyi anımsattı. Doktor'un masasındaki fotoğraflarla ve bir kupa dolusu sonik tornavidayla, eski bölümlere selam durulan ufak dokunuşlar da çok hoşuma gitti ^_^

Bill'e ve Bill'in Doktor'la arasındaki kimyaya şimdiden bayıldım. Bölümde hoşuma giden bir başka şey, eski bölümlere yaptıkları göndermelerdi. Moffat sanırım bu küçük hareketlerle giderayak Doctor Who'yu eski sezonlarına bağlamaya çalışıyor. Moffat'ın yazdığı senaryoları ağzım bir karış açık izlesem de kendisine özel, apayrı bir DW oluşturduğuyla ilgili söylenirdim hep. Bu bölümün sonundaki fragmanı gördükten sonra bütün şikayetlerimi geri alıyorum. Çünkü...

Çalan davulları duyuyor musunuz? Usta geri dönüyor!


Usta'nın gösterildiği şu kısacık sahne, yeni companionın nefis bir senaryoyla sunulduğu 50 dakikalık bölüm kadar mutlu ediyor beni ^_^ John Simm'in oyunculuğunu zaten beğeniyorum; DW dışında, Life on Mars'taki performansını da başarılı buluyorum. Kendisini Usta rolünde izlemeye ise bayılıyorum; John Simm, Usta karakterine öyle bir hayat veriyor ki...

Aynı fragmanda 12'nin rejenerasyonuna dair sahneler de görsek, şahsen ben şimdilik bunu düşünmemeye çalışıyorum. Peter Capaldi'yi Doktor olarak David Tennant kadar çok sevdim; 12'nin gidişi beni 10'unki gibi çok üzecek, eminim. O yüzden, bu hoş olmayan durumu gerçekleşeceği bölüme kadar düşünmemeyi seçip John Simm'in Usta olarak döneceği haberine ve yeni companionın 12'yle arasındaki o muhteşem kimyaya odaklanıyorum ^_^

post signature
Paylaş:
Devamını Oku